Stiker, Bir Sakatlık Tarihi

Henri-Jacques Stiker'in alçakgönüllü bir değerlendirmeyle dahi sakatlik çalışmalarının köşe taşlarından birini oluşturan bu kitabına çok büyük ihtimal ileride de odaklanacağız. Şimdilik, sade dille yazılmış bir değerlendirme yazısının doğrudan ilgili bölümlerini çeviriyoruz. http://www.ragged-edge-mag.com/0501/0501bkrev2.htm

A History of Disability
, Corps Infirmes et Societes'in 1997 baskısının İngilizce çevirisi. Orjinal basım 1982.

William Wordsworth "çocuk, erişkinin babasıdır" demişti. Büyüyor, değişiyor, farklı deneyimler kazanıyoruz; ama erişkin olarak kimliğimizin en azından bazı tohumları çocuklukta atılıyor. Bugün bu alıntı, eğer bir yetişkini tam olarak anlamak istersek, bu kişinin çocukluğuna bakmalıyız önermesini kastederek kullanılıyor.

Stiker bu çalışmayı tarihsel bir araştırma olarak kaleme aldı, çünkü nasıl ki insan karakterinin izini gelişimsel dönemlerde sürmek gerekliyse, toplumsal karakterin izini de önceki tarihsel dönemlerde sürmeliyiz, düşüncesinde. Eski İbrani toplumu Hristiyan geleneğini temelden etkiledi, Antik Yunan toplumu akılcı geleneği temelden etkiledi;ve bu iki gelenek --diğerleriyle beraber -- bugün Batı toplumunu biçimlendirmeye devam ediyor. Tarihsel olarak sakatlığı anlayış biçimlerimizde kopuşlar var; ama eski dünya görüşleri bugünkü görüşlerimizi biçimlendirmeye devam ediyor. İşte böylece Stiker tarihi bugünü aydınlatmak için kullanıyor.

Stiker'in "bugünü" 20. yy sonu Avrupa'sı olduğu için bize bir Avrupa tarihi sunuyor. ...
Geceyle boğuşan Yakup'a, Ödipus ve mücadelelerine, Orta Çağdaki vakıf sistemlerine, Birinci Dünya Savaşının sakat gazilerine tepkiye bakıyor --hep sakatlığın bugünkü anlamını çözebilmek için. Normal ve anormal, saf ve kirli, sağlıklı ve sağlıksız ayrımlarını anlayabilmek için dinsel ve doğaüstü, ahlaki ve tıbbi dünya görüşlerini inceliyor.

Özelde, Stiker aynılık ve farklılık düşüncelerinin gelişimini zamanda izliyor. Hepimizin aynı olmaya çalışması gerektiği düşüncesinin bir tarihini sunuyor --ve şunu öne sürüyor: bu düşünce Batı ideolojisinde o kadar derinden yer etmiş ki bugün onu sorgulayamayacak haldeyiz. Ardından, günümüz koşullarını bu argüman temelinde eleştirel ve ayrıntılı biçimde, inceliyor.

Hepimizin aynı olmaya çalışması, tek bir standarda uymaya çalışması Batı inancında o kadar temel bir kabul, hepimizi öyle derinden belirlemiş ki, farklılığı olumlama girişimlerimizde dahi çoğu zaman onu bastırmaya varıyoruz. Böylece "sakat insanları" aynılığın bir bileşeninden yoksun insanlar olarak tanımladık, ki toplum da rehabilitasyon ya da protezler aracılığıyla ya da hatta onlara yer açarak, bu yoksunluğun üstesinden gelsin.

Stiker günümüz Batı toplumunda sakat insanların görünmez kılınmak adına tanımlandığını, sakatların farklı olarak işaretlenmesinin hepimizi "sırf diğerleri gibi kılmak" gayesinden kaynaklandığını öne sürüyor. Toplumun gözü bize çevriliyor ki rehabilitasyon teknolojileriyle bizi görünmez kılsın. Hatta binaların ve engel teşkil eder addettiğimiz pratiklerin modifiye edilmesini talep ettiğimizde dahi, rampalar ve çevirmenleri engellerinin bizi sivrilttiği toplumda görünmez olabilmek adına kullanacağımız yönünde bir beklenti var.

"iyi ya da kötü" diyor Stiker, "sakatlar istisnaydı ve istisnanın, farklılığın temsilcileriydiler; şimdi, sıradan hale geldiklerinde, sıradan yaşama geri döndürülmeliler, sıradan iş hayatına. Rahabilitasyon, tanımlayarak aynı kılma edimini nihayetine erdirmeye çalışan bir toplumun ortaya çıkışını işaret eder. Bu edim sakatları görünmez kılacak ve onlarla birlikte eksik olan her şeyi de; onları boğmak ve sürekli daha büyük ve tek toplumsal bütünde eritmek adına" (s. 128).

Stiker, bu eritme-görünmez kılmanın arzulanmaması gereken bir şey olduğuna inanıyor. Aramızda sakatlıkla ilgilenenlere argümanının teşkil ettiği meydan okuma aynılık arzusuna olan inanc ve bu inancın içerdiği eritmeyi sorgulamasında yatıyor.

Hayır, armut piş ağzıma düş tarzı bir kitap değil kesinlikle, ama sabır ve inadın getirileri var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder